Prof. Dr. İlber Ortaylı
22 Mayıs 2011
Hanedanın büyük kabusu
Geçen hafta, II. Osmanın katledilişinin ölüm yıldönümüydü. Onunki gibisi bir daha yaşanmasa da tahttan indirilme korkusu ondan sonraki tüm padişahları etkiledi
II. Osman veya Genç Osman 19 yıllık kısa ömrüyle Osmanlı tahtının en genç padişahıdır. Dramatik ve utanç verici bir olayla tahtı ve hayatını kaybetti. 19 Mayısta payitahtın çığırından çıkmış yeniçerileri ve sipahileri, önlerinde gayri memnun ulema ile saraya saldırdı.
Genç padişah bu hassas anda bile inadından vazgeçemedi. Genç insan en dürüst, en idealist ve en inatçı zamanlarını yaşıyordu. Tahtını önünde durulmaz bir iktidar anıtı olarak görüyordu.
II. Osman zamanın getirdiği tecrübeleri yaşayacak, hamlığını düzeltecek, aşınmalara uğrayacak kadar yaşayamadı.
15 Kasım 1603te genç padişah I. Ahmedin Kösem Sultandan evvelki hasekisi Mahferuzun oğlu olarak dünyaya geldi. I. Ahmed öldüğünde üç aylık bir süre için amcası I. Mustafa tahta çıkmıştı. Osmanlı hanedanının deli denebilecek dimağ hastası tek üyesi budur, öbürleri yakıştırmadır. Nihayet şeyhülislam Esad Efendinin fetvası ile sadaret kaymakamı Sofu Mehmet Paşanın onay ve talebiyle 26 Şubat günü 1618de 14,5 yaşındaki padişah tahta oturdu.
Sır saklamayı beceremedi
Genç ve zekiydi, birçok yetişkinin fark etmediği şeylerin kokusunu alıyordu, bazı şeylerin değişmesi gerektiğini anlamıştı. Haremin yapısından, saltanat veraseti sisteminden rahatsızlık duyduğu açıktı. Asıl önemlisi, imparatorluğu zaferlerden zafere götüren kapıkulu askerinin yani yeniçeriler ve sipahilerin artık çürümeye başladığının farkındaydı.
Kanuniden sonraki yazarların hepsinde bozulan kurumlar söz konusu olmuştur. 16ncı asrın Mustafa Alisi, Peçevi daha sonra Selaniki, Koçi Bey gibileri... Genç padişah bazı çağdaşı vakanüvislerin ve bugün bizim çağdaşımız olan bazı ezbercilerin aksine ortalığı koklamayı biliyordu. Bilmediği şey ise davranış, gizli plan, adamlarını tanıyıp örgütleme ve uygun zamanı kollamaktı.
Dört yıllık saltanatının içine çok şey sığdırdı. Lehistanla savaş, mali reform denemeleri, boşalan hazineyi doldurmak için bazı tedbirler... Ama asıl önemlisi; kapıkulu sınıfını ortadan kaldırmak ve bunun yerine Anadoludan asker toplamak için hiçbir padişahın yapmadığı bir işe sözde niyetlendi, Hacca gitmek fikri anında ortalığı karıştırdı. Bu sırrı saklamayı bilmemişti.
Evliya Çelebiye sansür girişimi!
Padişahın Lehistanda başlattığı Hotin Seferi bir yenilgi değildi fakat bir nafilelikti. Uçsuz bucaksız coğrafyada, kuzeyin çölü sayılan steplerde hiçbir zafer ve seferin kesin netice sağlaması mümkün değildir. II. Osman kendine yazılan kasidelere rağmen bir tarafın şiddetli hücumuna maruz kaldı. İsrafa karşı tevazuu ve sade giyimi denedi; birtakım sivriler kendisine Padişahlık böyle mi olur? Bu adeta Osman Çelebi dediler.
16 Mayıs 1622de, 17nci asır tipi ayaklanmalardan biriyle karşı karşıyaydı; kul taifesine kellelerini istedikleri şeyhülislam Ömer Efendi, defterdar ve etrafındakilerin hiçbirini teslim etmedi. Ayak divanınında karşısına çıkanları hapsettirdi. Sonuç hazindir, tahttan indirildi. Rezilane bir nümayiş ile beygir üzerinde Yedikuleye götürdüler, katlettiler ve hükümdarlık iffetini ayaklar altına aldılar. Evliya Çelebide tasvir edilen bu sahneleri 20nci yüzyılın milliyetçi tarihçisi Necip Asım o sayfayı yırtarak örtmeye kalktı. Oysa güneş balçıkla sıvanır da tarihi gerçek gizlenemez.
II. Osmanın hazin akıbeti Osmanlı hanedanının bütün üyelerinin kâbusudur. Padişah Genç Osmanın uğradığı hal vakası gibisi bir daha görülmez ama tahttan indirilmeler hiç de eksik olmadı. Bu bir yapı meselesidir. Ve bu yapı ise bazılarının sözde tanımladıkları kadar kolay anlaşılamaz.
Unutulamayacak dahi İtalyancada
Oğuz Atay Türkiyeden geldi geçti, bir dahi olduğunu gün geçtikçe daha iyi anlıyoruz. Edebiyatın niteliği sadece bu memlekette değil, dünyada da bir verimsizlik içinde. Piyasa mekanizmaları ve yüzeysel okur talepleri bu işin acaba tek suçlusu mu? Oğuz Atay, Tutunamayanların yazarı, çok genç yaşta Türk edebiyat sahnesini terk etti. 1970li yılların edebiyat çevrelerini meşgul eden bu dahi unutulup gitmedi, aranıyor. Yaşamaya ve yazmaya devam etseydi, ne olacaktı? sorusu bizleri hep meşgul ediyor.
Korkuyu Beklerken onun ilk hikayelerinden meydana gelen 1973 baskılı bir derleme. Beyaz Paltolu Adam, Ne Hayır Ne Evet gibi hikayeler, Babama Mektup bence edebiyatın unutulmayacak parçaları. Seçim doğru yapılmış, Giampiero Bellingeri bu kısacık ömürlü yazarın bence en ilginç parçasıyla kendi ülkesine, İtalyaya sesleniyor. Şemsa Gezgin ile bu çeviriyi tamamladılar.
Giampiero bizim kuşak içinde Türk tarih ve edebiyatının ilginç hizmetkârlarındandır. Bir kere Türkçesi düzgün ve akıcıdır; eski yeni edebiyat ayrımı yapmayacak kadar Osmanlıca dahil çağdaş Türkiyenin diline hakimdir ve kendi dili İtalyancayı bütün güzelliği ile kullanır. Önümüzdeki kitap Lunargento Yayınlarından, Aspettando La Paura adıyla çıktı. Çeviri güzel, fakat birilerinin mesela Şemsa Gezginin Giampierro tarafından kitabın önsözü olarak yazdığı takdimi Variazioni sula solitudine: i racconti di Oğuz Atay / Oğuz Atayın hikayeleri, yalnızlığın çeşitlemeleri başlıklı muhteşem tahlili derhal Türkçeye çevrilmesi gerekir. Benim Oğuz Atay üzerine okuduğum en muhteşem tahlil budur.
Bu yazı 6,981 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
20 Kasım 2011
Ülkeyi ıslah eden padişah
-
13 Kasım 2011
Büyük savaşın bitişi
-
6 Kasım 2011
Padişaha bayramda at hediye edilirdi
-
30 Ekim 2011
Temel ilke: Eser yerinde ağırdır
-
23 Ekim 2011
Bizim emperyal prensesimiz
-
16 Ekim 2011
Bakü günleri
-
9 Ekim 2011
Türkiyenin anayasaları nasıl hazırlandı?
-
2 Ekim 2011
Gençler onu iyi izlemeli
-
25 Eylül 2011
Hiçbir zaman efsaneleşmedi
-
18 Eylül 2011
Bir asır sonra Trablusgarp Savaşı
-
11 Eylül 2011
Kamhi ailesine yapılan çirkinlik
-
4 Eylül 2011
Zamanın farkında olmak
-
28 Ağustos 2011
Ağustos ayı ve II. Dünya Savaşı
-
21 Ağustos 2011
Çokbilmişler ve İstanbulun kamusal binaları
-
14 Ağustos 2011
Hataydaki büyük görgüsüzlük
-
7 Ağustos 2011
Güney İtalya ve Osmanlılar
-
31 Temmuz 2011
Norveçteki caninin bize gösterdikleri
-
24 Temmuz 2011
Türk dostu Macaristan veliahtı
-
17 Temmuz 2011
Cem Sultanın trajik hayatı
-
10 Temmuz 2011
Kudüsün fethi
Yorumlar
+ Yorum Ekle