En Sıcak Konular

Prof. Dr. İlber Ortaylı


Prof. Dr. İlber Ortaylı
3 Temmuz 2011

Krizdeki Yunanistanda festival



Sokakları dolduran öfkeli komşularımız, bir yandan da Nauplion’da ilk defa Türkiye’den gelen grubun konferansına gitti, konserini dinledi, sergisini gezdi

Geçen hafta sonu Yunanistan’ın Nauplion kenti ardından da Atina’da Benaki Müzesi’nde iki konferans vermek üzere davet edildim. Hava hoştu, Nauplion gibi bir kentte millet hafta sonunun tadını çıkarıyordu. Doğrusu İngilizce yaptığım bu konferansta 60-70 kişilik bir kalabalık beklemiyordum, gene de Osmanlı Sarayı üzerindeki bilgi ve yorumları ilgiyle takip ettiklerini, sorular sorduklarını söylemeliyim.
Nauplion’un ortasındaki meydanı iki bina süsler; birincisi Venedik işgalinden kalma Venedik sarayıdır. Bir ara Yunan başkenti olan bu kentin (Nepoli di Romania veya bizim deyişimizle Anaboli veya Mora) idari ofisleri bu sarayın içindeydi. 1829’da kurulan ve ilk cumhurbaşkanının Yuannis Kapadistro olduğu küçük Yunanistan’ın problemleri sonsuzdu. Yol yoktu, üretimi değerlendirmek mümkün değildi, vergiler toplanamıyordu. Ülkelerimizin ortak derdidir; bugün dahi Türkiye ve Yunanistan’ın vatandaştan vergileri düzgün ve hakkıyla topladığını söylemek mümkün değil.

Kopukluk olsa da ilgi sürüyor

Reformlar yapmak isteyen ve büyük devletleri memnun edemeyen Kapodistra’yı katlettiler, ortalık karıştı. Yunanistan Cumhuriyeti sona erdi ve Bavyera’dan Kral Otto getirildi. Oysa 1821’de Yunan ayaklanması cumhuriyetçi ve halkçı ideallerle başlamıştı. Venedik sarayının yanı başındaki, 18’inci asır yapısı Yeni Cami’de ilk Yunan parlamentosu toplanmıştı.
Bugün konferans ve oda müziği konserleri verilen bu binada Osmanlı sarayından bahsetmek insana bazı soruları hatırlatıyor. Tarih nerelere gidiyor? Ertesi gün Benaki Müzesi’nde Topkapı Sarayı’nı izleyenlerin sayısı çok fazlaydı.
Yıllar süren kopukluk insanların ilgisinin uyanmasını engelleyemiyor.
Büyükelçimiz Hasan Göğüş orta yaş diplomatlardan, yeni bir yaklaşımı temsil ediyor. Atina’daki Engelli Gençler Özel Olimpiyat Oyunları”nı açmaya gelen Patrik Bartholemeos cenaplarını alışıldığı üzere bir Yunanlı bakan ve hariciyeciler karşılamaya çıkmıştı. Alışık olmadıkları birini daha gördüler; Türkiye büyükelçisi... Gerekli ve olağan olan budur. Patrik Türk vatandaşıdır, protokolde yeri vardır. Büyükelçi de bizimkidir.

Homurdananlar da vardı tabii

Büyükelçi Hasan Göğüş de Başkonsolos Beyza Üntuna da etkin bir biçimde kültürel ilişkiler için gayret gösterirler, bu da gerekli ve faydalıdır. Sonuçları da alınmaya başlamıştır. Nauplion ilk defa olarak Türklerin konferanslarını, Gülsin Onay’ın piyano resitalini ve İzmir Senfoni Orkestrası’ndan gelen oda müziği orkestrasını dinledi. Üstelik sanatçılarımız Yunanlı meslektaşlarıyla birlikte konser verdiler ve Hatice Gürsöz ile Sophia Kalogeropulo gibi ortak sergi açtılar.
Nauplion festivalinde Türk sanatçı, edebiyatçı ve bilimcilerine bu kadar geniş yer verilmesi bazılarını memnun etti. Homurdanan Yunanlılar da var, “Bir de bu krizde Türkleri mi misafir edeceğiz?” demişler. Ama orkestralar ve sanatçıların resimleri ortaya çıkınca hava yumuşadı diyorlar.
Adaların sıkıntı çeken halkı karşı kıyıdan Midilli’ye, Sönbeki’ye, Sakız’a, İstanköy ve Rodos’a gelip gezmek ve yemek isteyen Türkleri bekliyor. Halk yöneticilere baskı yapıyor. Vize uygulamalarını rahatlatmak lazım. İstikbal, Berlin ve Paris’in nutuklarında değil; Atina ve İstanbul’un iş ortaklığında, Ankara ile Atina’nın siyaset ustalığında, İtalya’nın bu uyuma dâhil olmasındadır.



Kurtulmak için normal çalışma şartlarına dönmeliler

Yunanistan bir bakıma hüzünlü; iktisadi kriz abartılmayacak gibi değil fakat Yunanlı diplomat ve tarihçi, iktisatçı meslektaşlarımızın söylediği gibi popülist politikacıların sunduğu çareler ve kitlenin beklentileri çok akıl dışı. Bunların ifade biçimi ise akıl dışının da ötesinde görünüyor. Turizm mevsiminin en yoğunlaştığı haziran ayında hava meydanlarında iki günlük greve gidiliyor, bu kara ulaştırma sektörüne bile yansıyor ve tabii turisti kaçıran etkileri bütün yazı kapsayabilir. Amaç parlamentodaki görüşmeleri sabote etmek idiyse yararı olmayacağı ortaya çıktı.
Memurlar PASOK’un ilk dönemlerinden ve Avrupa Birliği’ne adım atılan mesut günlerden beri
14 maaş almaya alışmış. Baba Papandreu köylüye ve memura sebil gibi dağıtırdı. Oğul Yorgo bugün bunun sıkıntısını çekiyor; Yunanistan’ın en insaflıları dahi “İsveç’e başbakan olabilir, burayla baş edemez” diyorlar.

Nazım Hikmet’ten şiir okunabilir!

Ne yazık ki bu 14 maaş devam edemez. Çünkü Yunanistan’ı donatan Avrupa’nın ağalarında bile bu kadar bol maaş yok. Bize anlatıldığına göre 53 kalem prim var. Mesela hava meydanı ve santrallerde dakik olarak işe gelmek zorunda olanlar bunun için prim alıyor. Troleybüsün elektrik hattından kesintisi kopunca inip bağlantıyı kuran şöforlere de prim veriliyor. Avrupa ekonomisinin cazip primleri Yunanistan da ikiye-üçe katlanmış vaziyette. Hoş hayat güzel şey, üstelik bir de Nazım Hikmet’ten şiir okunabilir: “Yaşamak güzel şey be kardeşim”. Lakin beşeriyetin üretimi hiçbir yerde o safhaya gelmedi, gelebileceği de yok galiba.
İflas eden maliyeden bahsedenlere kitlenin cevabı “Hırsızları korudunuz” oluyor. Hırsızlar çoktan dünyaya dağılmış. Avrupa’nın metropollerinde artan emlak fiyatlarından belli. Ülkenin kurtulabilmesi için normal yaşama dönmek lazım. Yunanlı kızgın, kendi şahsi trajedisi içinde haklı da. Ne var ki bütün bunları Yunan ekonomisinin karşılaması imkansız. 
Madam Merkel’den bekliyorlar. Merkel’in çokbilmişliği bir yana, Almanya’da sağlık kesintileri nedeni ile etraf dişsiz gezen vatandaşlarla dolmaya başladı. İhtiyar ana ile oğlun aynı eve sığınması gibi Almanya için garip manzaralar görülüyor, kim kimi ne kadar destekleyecek? İhtiyar Avrupa’nın uğrayacağı büyük krizin bu kadarla kalacağı belli değil.


Bu yazı 5,090 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 20 Kasım 2011 Ülkeyi ıslah eden padişah
    • 13 Kasım 2011 Büyük savaşın bitişi
    • 6 Kasım 2011 Padişaha bayramda at hediye edilirdi
    • 30 Ekim 2011 Temel ilke: Eser yerinde ağırdır
    • 23 Ekim 2011 Bizim emperyal prensesimiz
    • 16 Ekim 2011 Bakü günleri
    • 9 Ekim 2011 Türkiyenin anayasaları nasıl hazırlandı?
    • 2 Ekim 2011 Gençler onu iyi izlemeli
    • 25 Eylül 2011 Hiçbir zaman efsaneleşmedi
    • 18 Eylül 2011 Bir asır sonra Trablusgarp Savaşı
    • 11 Eylül 2011 Kamhi ailesine yapılan çirkinlik
    • 4 Eylül 2011 Zamanın farkında olmak
    • 28 Ağustos 2011 Ağustos ayı ve II. Dünya Savaşı
    • 21 Ağustos 2011 Çokbilmişler ve İstanbulun kamusal binaları
    • 14 Ağustos 2011 Hataydaki büyük görgüsüzlük
    • 7 Ağustos 2011 Güney İtalya ve Osmanlılar
    • 31 Temmuz 2011 Norveçteki caninin bize gösterdikleri
    • 24 Temmuz 2011 Türk dostu Macaristan veliahtı
    • 17 Temmuz 2011 Cem Sultanın trajik hayatı
    • 10 Temmuz 2011 Kudüsün fethi

    Yazarlar

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,860 µs